İran’ın Shahre Kord kentinde halk arasında "Kara Dul" olarak anılan bir kadının, yaşadığı dehşet verici olaylar silsilesi dikkatleri üzerine çekti. Süreyya adındaki bu kadın, 11 eşini öldürmekten yargılanıyor ve her bir cinayetin ardında yatan sebepleri araştıranlar, olayın ötesinde karmaşık bir hikaye ile karşılaşıyor. Süreyya'nın itirafları, yalnızca cinayetlerin sayısal boyutunu değil, aynı zamanda etkileyici bir dramı da gözler önüne seriyor. Peki, Süreyya'nın bu korkunç eylemlerinin temelinde ne yatıyor? İşte bu sorunun cevabı, olayın derinliklerinde gizli.
Süreyya'nın avukatı, müvekkilinin her bir eşini paranın peşinde öldürdüğünü öne sürdü. Açıklamalarına göre, Süreyya, zengin ve güçlü adamlarla evlenmenin hayatını kolaylaştıracağını düşünüyordu. Ancak, evliliklerinin kısa ömürlü olması, onun için çarpıcı sonuçlar doğurdu. Herhangi bir sorun ortaya çıktığında, Süreyya ilk başta anlaşmazlıkları çözmeye çalışsa da, zamanla sık sık evlendiği erkeklerin "huzuru kaçırdığı" inancıyla hareket etti. Sonunda, sorunların çözülmesi için katliam yoluna başvurdu. Bu, hem onun hem de toplumun gözünde çarpıcı bir değişim yaratmış oldu.
Mahkeme kayıtlarına göre, Süreyya'nın ilk kurbanı, evlendiği ilk kocasıydı. Söz konusu birey, Süreyya'yı maddi açıdan zorlamaya başladıktan sonra, kadın onu öldürmekte tereddüt etmedi. Ardından gelen 10 cinayetin her biri, benzer bir hikaye ile şekillendi. Süreyya'nın "Evet, onu sevdim ama beni maddi olarak zorlamaya başladı" açıklaması, tekrarlayan bir tema olarak öne çıktı. Bu durum, izleyicilerde "Kara Dul"un aslında bir kurban mı yoksa bir cani mi olduğu sorusunu gündeme getirdi.
Cinayetlerin sürekliliği, Süreyya'nın eşlerini ne kadar hızlı bir şekilde değiştirdiğini gösteriyor. Her yeni evlilik, onun için yeni bir umut olarak belirse de, sorunun kökleri her seferinde aynı yerden doğuyordu. Süreyya, her yeni kocası ile kurduğu ilişkiyi, maddi bağımsızlık hayaliyle körükledi. Ancak her biriyle yaşadığı zorluklar, onun için daha fazla tahammül edilemez hale geldi. Sıradan bir intikam hikayesinin ötesinde, bu olaylar, derinlemesine psikolojik bir durumun tezahürü olarak da yorumlanabilir.
Mahkemede yapılan duruşmalar, Süreyya'nın annesinin de cinayetler sırasında onun yanında yer aldığını gösterdi. "Eşlerini harcamakta sorun yoktu, çünkü her biri geçim kaynağım olabilirdi" ifadeleri, Süreyya'nın karanlık zihniyetini yansıtıyordu. Dava sürecinde, Süreyya'nın neden bu kadar çok eş seçtiği hususunda birçok spekülasyon ortaya atıldı. Bilim insanları ve psikologlar, bu tür davranışların arkasındaki motivasyonları araştırarak, toplumun zihinsel sağlık durumunu sorgulamaya yöneltti.
İran'daki adalet sistemi, Süreyya'nın eylemlerine yönelik katı bir tutum sergileyerek, mediayla halk arasında büyük bir tartışma konusuna dönüştü. Olayın detayları, hem cinayeti hem de onun sosyal yapısını ve iktisadi durumunu sorgulattı. Zengin erkeklerle evlenmeyi hedefleyen birçok kadın, Süreyya'nın hikayesinden ders almaya başladı. Ancak bazı yorumcular, onun bir efsane haline dönüşmesini sağlarken, diğerleri cinayetleri görmezden gelerek kadını bir anti-kahraman olarak nitelendiriyor.
Süreyya'nın davası sosyal medyada ve haber platformlarında geniş yankı buldu. İranlı kadınların psikolojik durumu, adalet sistemi ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerine derinlemesine tartışmalar yapılmasına yol açtı. "Kara Dul" lakabı, toplumda bir stigma haline gelirken, adaletin nasıl sağlanacağına dair birçok soru gündeme geldi. Sonuç olarak, bu olay sadece bir cinayet davası değil, aynı zamanda toplumsal sorunların bir yansıması olarak da kabul ediliyor.
Süreyya'nın akıbeti şu anda hâlâ belirsizliğini koruyor. Onun, neden bu yolu seçtiği ve ardındaki psikolojik motivasyonlar, hala inceleniyor. Ancak bir gerçek var ki, bu olay, yalnızca bir kadının korkunç eylemlerinin ötesinde, toplumun genel durumu hakkında düşünmeye sevk ediyor. Yaşananlar, gelecekte benzer olaylarla karşılaşmamak için toplumsal yapının nasıl değişmesi gerektiği üzerine tartışmalara da kapı aralıyor.